DÜNYA'DA ÇEVRE KORUMACILIĞI

    Çevre korumacılığı fikrinin 18. yüzyılın sonlarında “kırsala geri dönüş çağrısı" ile başladığı söylenebilir. Ancak I. özellikle de II. Dünya Savaşı'ndan sonra savaşın neden olduğu çevre tahribinden dolayı, çevre korunma konusunda daha ciddi adımlar atılmıştır. Bu yüzden çevre konusunda uluslararası konferanslar ve toplantılar düzenlenmiştir. Bunlar:

Stockholm BM İnsan ve Çevre Konferansı: 

    1972 yılında Stockholm'de yapılan bu toplantıya, Türkiye'nin de içinde bulunduğu 113 ülkeden temsilciler katılmıştır. Bu konferans çevre alanında BM düzeyinde uluslararası boyutta yapılan ilk toplantıdır Bu konferans ilk olması yanında, BM'lerin çevre alanında yapabileceği çalışmaların hareket noktası olması bakımından da çok önemlidir. Toplantı sonunda çevrenin uluslar arası boyutta ilk değerlendirmesini yapan bir deklarasyon yayınlanmıştır. Ayrıca çevrenin ekolojik yönden duyarlılığı ve yönetimi konusunda bir dizi ilke kabul edilmiştir. Bu deklarasyonda özet olarak “...giderek büyüyen çevre sorunları, hem bölgesel hem de uluslararası alanlara yayıldığı için, uluslar arasında yaygın bir işbirliğini ve uluslar arası kuruluşların ortak amaçla hareket etmelerini gerektiriyor. Bunun için bu konferans bütün insanların ve gelecek nesillerin çıkarları için, bütün hükûmetleri ve insanların ortak gayretlerini, çevrenin korunması ve geliştirilmesine sarf etmeye davet etmektedir.”denilmektedir. Bu önemli toplan tının tertip edildiği 5 Haziran günü, “Dünya Çevre Günü” olarak ilân edilmiştir. 

Dünya İklim Konferansı: 

    Doğal ve yapay çevre üzerinde doğrudan etkili olan ve insanların geleceğini belirleyen iklim, bu özeliğiyle ekolojik unsurların başında gelir. Bunun için iklimde görülen ve gelecekte görülebilecek değişimler dünyamızın geleceği açısından çok önemlidir. İklimde görülen ve görülebilecek değişimin tartışıldığı ilk ciddi ve kapsamlı uluslar arası toplantı 1979 yılında yapılan B.M. 1. Dünya İklim Konferansıdır. Bu konferanstan sonra iyice hissedilmeye başlayan iklimdeki düzensizlik ve bunun çevre üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle, 1990 yılında bu kez Cenevre'de II. Dünya İklim Konferansı tertip edilmiştir. 

    İkinci konferansın, birinci konferanstan farkı ve en ön emli yanı, ülkelerin bakan ya da devlet veya hükümet başkanları tarafından temsil edilmeleri ve iklimde değişmelerin başladığının ve insanlığın en önemli çevre sorunlarının da bu değişmelerden kaynaklanacağının, açık ve net bir biçimde ortaya konmasıdır. Bu konferanstan çıkan sonuçlar aşağıdaki iki maddede özetlenebilir: 

• Dünya'nın ortalama sıcaklığında son 100 yılda 0.3 ile 0.5°C arasın da bir artış olmuştur. 

• Fosil yakacaklara bağlı enerji üretimi ve tüketimi sonucu atmosfere verilen sera gazlarındaki (CO2, CH4, N2O, SO2, vb.) ve özellikle de CO2 emisyonlarındaki artış, aynı hızda devam ettiği takdirde, küresel boyutta sıcaklık artışı görülecektir. Buna bağlı olarak da 21. yüzyıl, iklimdeki değişmeyle ilgili çevre felaketlerinin yaşanacağı bir yüzyıl olacaktır. 

Kyoto Protokolü: 

    Japonya'nın Kyoto kentinde iklim değişikliği ile mücadele konusunda atılacak adımların etkinleştirilmesi amacıyla 1997 yılının Aralık ayında 160 ülke temsilcisinin katılımıyla bir toplantı düzenlenmiştir. Burada sanayileşmiş ülkelerin sera gazı emisyonlarını azaltmalarını ön gören bir protokol imzaya açılmıştır. Bu protokolü bugüne kadar 39'u sanayileşmiş 140'tan fazla ülke imzalamıştır. Kyoto protokolünün amacı tüm ülkeleri: doğayı kirletmeyen, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarını geliştirmeye yöneltmektir. 

Türkiye Paris İklim Anlaşmasını Onayladı: 

    Anlaşmanın temel amacı, küresel ısınmayı sanayi öncesi seviyelere indirerek 1,5 santigrat derece ile sınırlandırmak. Anlaşma, uzun vadeli hedeflere ulaşmak için en kısa sürede sera gazı emisyonlarında sınırlandırmayı hedefliyor. Paris Anlaşması iklim krizinde önemli bir dönüm noktası olarak görülüyor. Anlaşmanın 197 imzacısı bulunmasına rağmen, onaylayan 191 ülke bulunuyordu. Türkiye'nin de anlaşmayı onaylamasıyla bu sayı 192'ye çıktı. Küresel emisyonların 2030'a kadar en az yüzde 50 azaltılmasının hedeflendiği Paris Anlaşması ile 2050'de net sıfır emisyon ekonomiye ulaşılması amaçlanıyor. Paris Anlaşması sonrası hedeflere ulaşmak için, tüm dünyada olduğu gibi, Türkiyede de yüksek sera gazı emisyonu yayan kömür ve kısmen doğalgazdan vazgeçip hiç sera gazına neden olmayan yenilenebilir enerjiye (özellikle rüzgar, güneş ve su) geçiş sağlamak gerekir. 

Doğal Kaynakların Sürdürülebilir Kullanımı

    Dünya'nın doğal kaynakları (yaşam destek sistemleri) sınırlıdır. Bunlar aşırı ve bilinçsizce kullanıldığı takdirde zamanla azalacak ve bir gün mutlaka tükenecektir. Doğal kaynakların sürekli bir biçimde kullanılabilmesi için, ondan alınanın karşılığında, onun da özelliğini koruyabilmesi, varlığını sürdürebilmesi için gerekli önlemleri almak gerekir. Buna tüketmeden kullanma denmektedir. Tüketmeden kullanma kavramı, sadece canlı doğal kaynaklar için değil, doğanın cansız unsurları için de kullanılan ve çok güncel olan bir kavramdır. Bitki ve hayvanlardan, onların neslini yok etmeden, belirli ölçüde faydalanmak gerekir. Örneğin; trolle balık avlandığı takdirde yavrular da öleceğinden, orada bir süre sonra balıkların nesli tükenecektir. 

    Yine topraktan çok verim elde edebilmek için aşırı gübreleme, ilaçlama ve sulamadan kaçınmalıdır. Aksi takdirde toprak, doğal özelliğini kaybedecek verimsizleşecektir. Toprakların bilinçli bir şekilde nadasa bırakılmaması veya yanlış işlenmesi ise verimin azalmasına ve erozyona neden olabilecektir. Doğal kaynaklar insanların ortak malıdır. Dolayısıyla herkesin kullanım hakkı vardır. Ama bunu sınırlamak, işlevli kullanılmasını sağlamak gerekir. Bunun için de objektif ölçülere göre, ülkelerin müşterek önlemler alması gerekir. Doğal kaynakların sürdürülebilir bir biçimde kullanılabilmesi için mutlaka tüketmeden kullanma ilkesine uyulması gerekmektedir. 


Guncha DOVLETOVA

KULLANILAN KAYNAKLAR

Bozkurt O. (2014). «Çevre Eğitimi», Pegem Akademi, Ankara 

YILDIZ, K. YILMAZ, M. SİPAHİOĞLU, Ş. (2005), Çevre Bilimi, Gündüz Eğitim ve Yayıncılık, Ankara. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR ÇEVRE SORUNU OLARAK: KÜTLE HAREKETLERİ

SEL & TAŞKIN, KURAKLIK ve FIRTINA

EROZYON ve KONTROL YÖNTEMLERİ