ASİT YAĞMURLARI ve KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ

Asit Yağmurları

     Çeşitli kaynaklardan ve özellikle de fosil enerji tüketiminden kaynaklanan ve atmosfere verilen kükürt dioksit (SO₂), azotoksit (N₂O) ile diğer bazı gazlar, atmosferdeki nemle birleşince asitlere (sülfürik asit- H₂SO₄, nitrikasit-H₂NO₃ ve metan-CH₄ vb.) dönüşürler. Bu asitler yağmur, kar, dolu ve sisle yeryüzüne ulaşırlar. Bileşiminde asit bulunan bu yağışlara genel bir ad olarak asit yağmurları denmektedir.

      Asit yağmurlarından en fazla zararı hareket şansı olmayan bitkiler ile açık yerlerde yaşamak zorunda olan hayvanlar görmektedir. Asit yağmurlarının olumsuz etkileri, insan sağlığına etki ederek solunum sistemini bozmaktadır. Su ortamlarındaki asit dengesini bozarak, canlı yaşamını olumsuz etkiler, toprakta bulunan bazı maddeleri etkileyerek toprağın doğal yapısını bozarak içindeki canlıların yok olmasına ve yer altı sularının kirlenmesine neden olur, doğal ve kültürel bitki varlığını olumsuz yönde etkiler, tarihi ve kültürel yapıların da yıpranmasını hızlandırmaktadır.

      Avrupa’dan gelen asit yağmuru Türkiye’de Trakya ve Karadeniz bölgesini etkilemektedir. Ancak, Doğu Karadeniz hariç, çoğu bölgelerimizin kireçli olması nedeniyle asit, nötralize olmaktadır. Türkiye’de yer yer asit yağmurunun etkisine, Ergani bakır madenleri civarında, Samsun ve Guleman’da Bakır İzabe ve Azot Gübresi Fabrikaları çevresinde rastlanmaktadır.


Küresel Isınma ve İklim Değişikliği 

Tehlikenin Farkında mıyız?

    İklim  “bir yerde uzun bir zaman diliminde yaşanan hava olaylarının (ortalama ve ekstrem) bütünü ” olarak tanımlanır.

     İklim sisteminin düzenli çalışabilmesi için iklimi oluşturan unsurlar arasında da bir düzen olması gerekmektedir. Dünyamız geçmişten bugüne kadar birçok iklim olayına ve değişimlere ev sahipliği yapmıştır. Bu değişimler sonucunda iklim sisteminde bozulmalar meydana gelmiştir. İnsan nüfusunun artmasıyla birlikte sanayi faaliyetlerinde meydana gelişmelerle birlikte havaya salınan zehirli gazlar ve kirleticilerle birlikte bu değişim hızlanmıştır.

     20. yüzyılda hızla artan nüfus, doğal kaynakların bilinçsizce tüketilmesi, sanayi, çarpık kentleşme ve yerleşme, yanlış arazi kullanımı, aşırı enerji üretimi- tüketimi, sera gazlarındaki artış, ozon tabakasındaki incelme gibi insanların çeşitli etkinlikleri ve bunlarla ilişkili olarak ortaya çıkan olaylar, küresel iklimi etkilemiştir. Bunların içinde, çeşitli kaynaklardan atmosfere salınan bazı gazların neden olduğu küresel ısınmanın dünya ikliminin değişimi üzerinde ayrı bir yeri vardır.

    Küresel ısınmanın ve iklim değişikliğinin en büyük kanıtı fauna ve floradaki değişme ve ekosistemlerdeki bozulmalardır.  Meteorolojik gözlemlere göre yeryüzü ve troposfer ısınmış, stratosfer ise soğumuştur.  Günlük ortalama maksimum ve minimum sıcaklıklarda bir artış olmuştur.  20. yüzyıl, son 1000 yılın en sıcak yılı olmuştur. 1990’lı yıllar en sıcak 10 yıl, 1998 en sıcak yıl, 2001 ise ikinci en sıcak yıldır. Küresel yıllık ortalama sıcaklıkta 1860 - 2000 yılları arasında 0.6 derece, 1990 ve 1998 yılları arasında ise 0.7 derecelik artış olmuştur.

    İklimde beklenen değişim, Türkiye’nin değişik yerlerini farklı biçimde etkileyecektir. Özellikle çölleşme tehdidi altındaki yarı kurak ve yarı nemli özelliğe sahip İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Ege ve Akdeniz Bölgeleri’ndeki tarım, ormancılık ve su kaynakları açısından olumsuz durumlar ortaya çıkacaktır. Son yıllarda Türkiye ormanlarında toplu ağaç kurumalarının, zararlı böcek istilalarının ve yangınların arttığı gözlenmektedir. İklimde beklenen değişiklik gerçekleştiği taktirde, kuraklığın artması bu olayları afet boyutuna taşıyacaktır.


Firdevs KAYMAZ

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR ÇEVRE SORUNU OLARAK: KÜTLE HAREKETLERİ

SEL & TAŞKIN, KURAKLIK ve FIRTINA

EROZYON ve KONTROL YÖNTEMLERİ