ÇEVRE KAPSAMINDA BESLENME, TARIMSAL FAALİYETLER & HAVA ve SU KİRLİLİKLERİ
BESLENME
Canlılığın sürdürülebilmesi için
enerjiye ihtiyaç vardır. Organizmaların ihtiyacı olan enerjiyi elde
etmeleri ile birlikte vücutları için gerekli mekanizmaların çalışmasına sebep
olacak vitamin mineral yağ ve protein gibi maddelerin dış ortamdan organizmaya
alınması aktivitesi beslenme olarak ifade edilmektedir.
Canlılar besin alma şekillerine göre ikiye ayrılır. “ototrof”
ve “heterotrof” canlılar. Ototrof kelimesinin Türkçe anlamı “kendi-beslek”,
yani kendi besinini üreten canlılardır. Burada kendi besinini üretmek için
karbondioksit kullanır. Heterotrof kelimesi ise “ardı-beslek” olarak
isimlendirebileceğimiz canlı türüdür. Bunlar ise besin elde etmek için başka
canlıları yemektedirler. Bir başka değişte ototrof canlılar karbondioksit ile
kendi enerjilerini üretirken heterotrof canlılar başka canlıların biokütlelerinde
depolanmış enerjiyi kullanırlar.
BESİN ZİNCİRİ
Ekolojik sistemdeki canlıların
beslenme düzenine besin zinciri denmektedir. Bir besin zincirinden bahsetmek gerekirse ototrof olan
bitkiler, bu bitkileri yiyen otçul hayvanlar, otçul hayvanları yiyen etçil hayvanlar
örnek gösterilebilir.
Bu zincirde bir üretken bir tüketici tabaka vardır. Bitkilerle beslenen otçullara birincil tüketiciler denirken otçulları yiyen etçillere ve hepçillere ikincil tüketici denilmektedir. Koyu, inek, at, keçi gibi hayvanlar ot yiyerek beslenir bu sebeple bunlara “otçullar” veya “ot oburlar” denir. Aslan, kaplan, tilki, atmaca ise bu otçul hayvanları yemeleri sebebiyle bunlara etçiller denir. Bakteri gibi ayrıştırıcılar ise enerjinin doğaya salınmasını sağlarlar.
BESİN PİRAMİDİ
Besin piramidi temel besin
gruplarının her gün yetecek porsiyon sayılarını gösteren üçgen bir
diyagramdır. Yanlış beslenmeyi ve kronik hastalıkları önlememiz için
yardımcı olur. Piramidin en altında ekmek, pirinç, makarna grubu;
bir üstünde meyve, sebze grubu; bir üstünde süt, et ve protein grubu en üstte
ise katı sıvı yağlar ve tatlılar grubu bulunmaktadır.
YETERLİ ve SAĞLIKLI BESLENME
Beslenme insan sağlığı ve gelişimi için birincil öneme sahip bir faktördür. Eğer besin öğeleri vücudumuza yeterli düzeyde alınmazsa yetersiz beslenme sorunu baş gösterir. İnsanın vücudu için 50 temel besin öğesi belirlenmiştir. Bunlar vücuda az veya çok alınırsa ortaya bir düzen bozukluğu çıkar buna da “dengesiz beslenme” denir. Yeterli ve dengeli beslenme insanın sağlığı büyümesi gelişimi üretkenliği hayat kalitesi ve uzun ömre sahip olması için elzemdir.
Doğru, sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenmek için eğitim ve bilinçlendirici çalışmalar çok büyük bir rol üstlenmektedir. Yeterli ve dengeli beslenme sağlandığında bedenin canlılığı, sağlığı, sağlamlığını; cildin sağlığı, güzelliği; gözlerin ve saçların canlılığı ve parlaklığı; kasların kuvvetli ve sağlıklı olması, boy vücut ağırlığı dengesi, sağlıklı zihinsel gelişim, çalışkanlık ve bağışıklık sisteminin güçlenmesi sağlanır. Yetersiz ve dengesiz beslenmede ise bu sayılanlar tersine döner.
TARIMSAL FAALİYETLER
TARIM
Tarımı inceleme altına alırsak:
tarımın genel olarak insan besini olabilecek bitkisel veya hayvansal
ürünlerin elde edilmesi ve bu
faaliyetteki kalitenin arttırılması olarak düşünebiliriz. Aynı zamanda sözü
edilen bitkisel veya tarımsal ürünlerin korunması işlenmesi ve pazarlanması da
tarımın içindedir. Tarım genel olarak bitki ve hayvan tarımı olmak üzere iki
kola ayrılır.
TARIMIN TARİHİ, KÖKENİ ve GELİŞİMİ
Bilinen ilk tarım faaliyetleri günümüzden on bin sene öncesinde gözlemlenmektedir. Bu faaliyetlerin öncelikle belirli bölgelerde ortaya çıktığı sonra oralardan diğer toplumlara yayıldığı söylenebilir. Şu bir gerçektir ki tarım son yüz yılda yüksek bir ilerleme göstermiştir.
Antik çağlarda Bereketli Hilal, Çin, Asya, Nil nehri olmak üzere birçok farklı yerde tarım faaliyetleri yapılmaya başlandı. Bereketli Hilal üzerinde yapılan arkeolojik çalışmalar sonucu darı arpa keten buğday kalıntılarına ulaşıldı. Kronolojik olarak ilk önceleri Anadolu ve Ortadoğu da başlanmış tarım buradan tüm dünyaya yayılmasıyla yerleşik hayatlar ve uygarlıklar oluşmuştur.
Hint kıtasında yarımın görülmesi ise bundan dokuz bin yıl önceye rastlanmaktadır. Yedi bin yıl önce de Hindistan’dan diğer Asya ülkelerine yayılmıştır. Aynı dönemde Mısır ve Nil çevresinde de tarım faaliyetler izlenmektedir. Mısır’da yapılan tarım faaliyetleri daha sonra bölgede matematik ve geometrinin de gelişmesine katkı sağlamıştır. Mezopotamya’da yaklaşık yedi bin yıl öncesinde Sümerler tarafından başlatılan tarım faaliyetleri diğer çevresel bölgelere de buradan yayılmıştır. Aynı bölgede hayvancılığın da izlerine rastlanmaktadır. Bunlara eşzamanlı olarak Amerika kıtasında da And Dağları bölgesinde tarım başlamıştır. Birbirinden bu kadar farklı bölgelerde eşzamanlı olarak tarımın nasıl başladığı ise ayrı bir inceleme konusu ve merak uyandıran bir sorudur…
Ortaçağ devrine geldiğimizde Arap Dünyası tarımda çok ileri seviyeye ulaşmıştı. Bu sebeple Ortadoğu çevresi tarımda büyük ilerleme kaydetti. Araplar mekanik tarım sistemlerini o dönemde geliştirdiler. Bu devirde su değirmenleri de kullanıldı. Böylece suyun taşınması sağlandı ve kuraklık önlendi. Bu dönemde yetişen ürünler arasında pamuk, turunçgil, safran, şeker pancarı, enginar gibi ürünler mevcuttur. Aynı dönem Çin’de saban kullanılmaya başlandı ve Asya tarımı da ilerledi.
Avrupa’nın ise başta İngiltere olmak üzere 18. yüzyılda ciddi bir sıçrayışa geçtiği ve dünya tarımı için önemli gelişmeler başlattığı ve sürdürdüğü söylenebilir. Bu tarihten sonra tüm dünyada sanayileşmenin makineleşmenin ve artan teknolojinin etkisiyle yapay gübreler başta olmak üzere birçok yeni yol ve yöntem geliştirilmiş ve tarım günümüzdeki halini almıştır.
HAVA KİRLİLİĞİ
Sadece insanlar değil karada yaşayan canlıların pek çoğu hayatta kalmak için nefes alır ve havayı kullanır. Temiz ve kaliteli hava olan yerlerde insanlar daha sağlıklı kaliteli ve uzun yaşar. Zihinsel ve fiziksel sağlığı alınan hava kalitesi önemli ölçüde etkilemektedir. İnsanoğlu yaptığı faaliyetlerle çevrenin birçok dengesine zarar verdiği gibi havanın da yapısını bozmaktadır. Havanın doğal yapısında bulunan ve tüm canlılar için sağlıklı maddesel oranların dışarıdan gelen yabancı maddeler ile bozulması ve yabancı maddelerin bu oran içerisindeki artışı hava kirliliği olarak adlandırılmaktadır.
Meydana gelen bu dengesizlik ve yol açtığı kirlilik aynı sigara etkisi gibi insanların ve canlıların akciğer bazlı hastalıklarına sebebiyet vermektedir. Akciğer hastalıkları ile de kalmamakta kanın yapısını ve vücudu ayakta tutan bağışıklık sistemini de deforme edebilmektedir. Böylece insanı dışarıda tuttuğumuzda doğal ekolojik dengeye de ciddi olarak olumsuz etki yaratmaktadır.
Havanın dengesini bozan ve havayı deforme eden kimyasal maddeler başlıca kükürt-dioksit, azot-oksit ve karbon-monoksit olarak kategori edilebilir. Kükürt-dioksit kömür bazlı santrallerde ortaya çıkar. Hem solunum yolu hastalıklarına hem de asit yağmurlarına sebep olur. Azot- oksit fabrikaların atık gazlarından ve benzinli araçların egzozlarından ortaya çıkar. Solunum yolu hastalıklarına sebep olduğu gibi kanı da zehirler. Karbon-monoksit evlerde kullanılan yakıtlar sebebi ile ortaya çıkar. Aynı etkilere sebep olmakla birlikte kandaki oksijen miktarını düşürür.
Hava kirliliğine sebep olan faktörlerin başında
1- Sanayi Faaliyetleri2- Enerji Santralleri (Termik ve nükleer)
3- Kimyasal Atıklar
4- Isınma Faaliyetleri
5- Trafik Faaliyetleri gelmektedir.
Hava kirliliğine insan faktörleri ile beraber yanardağlar, orman yangınları ve kum fırtınaları gibi birtakım doğal etmenler de sebep olmaktadır.
Hava kirliliği ile tüm toplum ve insanlık olarak mücadele
etmeli bu konuda bilinçlenmeli ve tüm insanlığı bilinçlendirmeliyiz. Bu sebeple
sizden de bu konuda çalışmalar yapmanızı ve hava kirliliği ile mücadele için
neler yapılabileceğini listelemenizi ve bloğumuza yazmanızı rica etmekteyim.
Çevremizi korumanın ve çevresel yanlışlıklarla mücadele etmenin en iyi yolu
eğitim ile gerçekleşir bu sebeple hepimizin kendi nesillerimizi çevre bilinci
ile eğitmesi gerekmektedir. Ailemizde arabanız varsa benzinli özel araçlarımızı daha
az kullanmalı toplu taşıma tercih etmeliyiz. Araçların ise elektriklisini
kullanmalıyız.
Kimyasal olmayan organik temizlik ürünleri satın almamalıyız.
Hayatımızdan kimyasal şeyleri çıkarmalıyız. Evlerimizde soba varsa bacalarını düzenli
olarak temizlemeliyiz, kalorifer olan dairelerimizde düzenli
kalorifer ve kombi bakımı yaptırmalıyız , evlerimizin yalıtımına
dikkat etmeliyiz. Bununla birlikte açık alanlarda anız yakımının ve
büyük ateş yakımlarının durdurulması gerekir. En önemlisi de geniş çaplı ağaç
dikimi faaliyetleri organize etmeliyiz. Çevremizi eğitim ve bilinçlendirme ile
koruyacağımızı unutmayalım…
SU KİRLİLİĞİ
Suyun bütün hayat ve canlılık için başta gelen en büyük
faktörlerden ve yapı taşlarından olduğunu söyleyebiliriz. Bunun sebebi bütün
canlıların hayatta kalmaları için suya ihtiyacı olmasıdır. Bilindiği gibi
doğada bir su döngüsü vardır. İnsan kaynaklı birtakım faaliyetler suyun
yapısının bozulmasına, bazen kullanılamaz hale gelmesine ve böylece farklı
ölçeklerde su kirliliklerine sebep olmaktadır. Su kirliliği doğal ve sağlıklı
gelişen ve devam eden su döngüsünün işlevini bozmaktadır. Bu sebeple hem
bireysel, hem ailesel, hem yerel, hem de global ölçekte mikrodan makroya olmak
üzere su kirliliğine karşı önlemler almalı ve suyu sağlıklı bir şekilde
kullanmayı bir alışkanlık haline getirmeliyiz. Bunun için neler yapabileceğimiz
aşağıda aktarılacaktır. Şimdi size su kirliliği hakkında daha detaylı bilgiler
verirken size de ne gibi önlemler alabileceğimizi şu andan itibaren düşünmeye
davet ediyorum.
Bilindiği gibi insanların hayatı suya doğrudan bağlıdır. Öyle ki 3 günden fazla susuz kalınırsa hayat fonksiyonları kaybolmakta ve ölüm baş göstermektedir. Aynı zamanda su: temizlikte, sanayide, tarımda ve daha birçok alanda kullanılmaktadır.
Suyun sağlandığı deniz, göl, nehir, yeraltı suları gibi doğal su kaynakları mevcuttur. Genel olarak bu kaynaklardaki suların fiziksel ve kimyasal özelliklerini bozacak insan faaliyetleri su kirliliğine yol açmaktadır. Bu faaliyetler/etkenler şu şekilde sıralanabilir:
1- Çarpık şehirleşme
2- Nüfus artışı
3- Artan sanayileşme
4- Nüfus artışı
5- Endüstriyel atıklar
6- Plastik ve kimyasallar
7- Böcek ilaçları ve kimyasal gübreler
Görüldüğü gibi bu yedi temel madde su kirliliğine sebep
olmaktadır. Şimdi su kirliliğini önlemek için ne yapabileceğimizi ele
alalım.
Bireysel olarak su tüketiminin azaltılması mesela duş süresinin, diş fırçalama süresinin, tıraş süresinin azaltılması, diş fırçalarken suyu açık bırakmamalıyız.
Aile olarak lavabolara karışan tehlikeli sıvılara dikkat etmeliyiz. Yağ ve kimyasal gibi atıkları asla lavaboya dökmemeliyiz. Mutfak faaliyetlerinde tutumlu su kullanmalıyız. Eve aldığımız çamaşır makineleri ve bulaşık makineleri yüksek tasarruflu olmalı.
Daha geniş bazda konuyu ele aldığımızda ise şunlar söylenebilir: Yüksek işlevli arıtma tesisleri kurulmalı, okullarda ve toplumun diğer kurumlarında Su tasarrufu hakkında bilinçlendirme konferansları ve panelleri düzenlenmeli, tüm dünyada ilkokuldan ortaöğretime tüm kademelerde çevre bilinci eğitimi verilmelidir. Aynı zamanda su tasarrufu için en büyük yardım ağaç dikmektir. Bireysel olarak, toplum olarak, devlet olarak her yeri ağaçlandırmalıyız.
Siz de başka neler yapabiliriz diye düşünüp yorumları bloğumuza yazınız lütfen…
Harun ARSLAN
KULLANILAN KAYNAKLAR
https://hsgm.saglik.gov.tr/tr/beslenme 02.11.2022
https://www.isbank.com.tr/blog/hava-kirliligi-nasil-onlenir 02.11.2022
https://www.isbank.com.tr/blog/su-kirliligi
https://tr.wikipedia.org/wiki/Beslenme 02.11.2022
https://tr.wikipedia.org/wiki/Besin_zinciri 02.11.2022
Yorumlar
Yorum Gönder