İNSAN KAYNAKLI ÇEVRE SORUNLARI

İNSAN KAYNAKLI ÇEVRE SORUNLARI

    Çevre “insanların ve diğer canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları fiziksel, biyolojik, toplumsal, ekonomik ve kültürel ortam ”dır (Torunoğlu, 2013). Bu tanımdan hareketle insan ve doğanın yaşamlarını sürdürebilmeleri için birbirlerine muhtaç olduklarını, belli bir dengeyi sağlamaları gerektiğini anlıyoruz. 

Peki bu dengenin bozulmasında en çok rolü olan insanın yarattığı sorunlar nelerdir?

• Hızlı nüfus artışı

• Plansız kentleşme

• Plansız endüstrileşme

• Doğal kaynakların ölçüsüz kullanılması    olarak sıralanabilir.

HIZLI NÜFUS ARTIŞI

    Çevre sorunlarından biri olan hızlı nüfus artışı beraberinde plansız kentleşmeyi getirmektedir. Artan nüfusun iyi yaşam alanı ihtiyacının giderilmesi için oluşturulan kentsel yaşam alanları kentsel sorunların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu çevre sorunları birbirlerine bağlı birinin etkisi ile diğerini ortaya çıkaran çevre sorunlarıdır. Nüfus artışı, fakirlik ve çevresel bozulma birbiriyle yakından ilişkilidir. 

    Örneğin, nüfus arttıkça toprak daha yoğun kullanılmaya başlar, nadas dönemleri kısalır ve toprağın verimliliği düşmeye başlar. Ormanların da azalmaya başlamasıyla birlikte ortaya çıkan sonuç çevresel bozulma, azalan toprak ve ürün verimliliğindeki düşüştür. Bu durum da kişi başına düşen gelirin azalmasına ve fakirliğin artmasına neden olmaktadır. Fakirliğin artışı da daha fazla toprak tahribatına ve dolayısıyla da kısır döngünün oluşmasına neden olmaktadır.

PLANSIZ KENTLEŞME

    Kentleşme esasen demografik bir ifade olsa da, sosyal, kültürel ve ekonomik alanları da yakından ilgilendiriyor. Özellikle köyden kente göçler kentleşmeyle beraber çevre sorunlarını doğuruyor. 

    Bunlar arasında; ,Çevre, Konut, Uyum Kirliliği, Doğal alanların kaybolması, Ulaşım ve trafik Eğitim sayılabilir.

PLANSIZ ENDÜSTRİLEŞME

     Fabrika yapımında bilinçsiz yer seçimi gibi problemler ve bunların sıkıntıları insanlığın ortak sorunu halini almıştır. Kalkınma sanayileşme ile özdeşleştiğine göre sanayileşme kaçınılmaz bir hedef olmuştur. Ancak sanayileşmenin de çevre problemlerine yol açtığı görülmüştür. Fabrikaların kuruluş yerlerinin yanlış seçimi, geri teknolojilerin kullanılması, baca gazlarının arıtılmadan atmosfere bırakılması gibi sebeplerin havanın kirlenmesine büyük etkisi olmuştur. 

DOĞAL KAYNAKLARIN ÖLÇÜSÜSÜZ KULLANILMASI

    Doğal kaynaklar, Dünya’da insan çabası olmadan var olan, ancak insanların ekonomik kazanç veya başka amaçlarla yararlanabilecekleri maddeler veya malzemelerdir. Doğal kaynaklar tükenmeyen, tükenebilen ve belli şartlarda kendini yenileyen kaynaklar olarak üç gruba ayrılırlar. Tükenmeyen kaynaklar olan rüzgâr, güneş, dalga, biyokütle ve su doğaya en az zarar veren yenilikçi kaynaklardır. Tükenen kaynaklar olan petrol, doğalgaz, kömür, nükleer enerji ise sanayileşmeden itibaren yoğun biçimde kullandığımız ancak doğaya geri dönüşünün ağır olduğu, yerine alternatif ve doğaya daha az etkisi olan hatta en aza indirgendiği yenilenebilir enerji olmalıdır. Belirli şartlarda kendini yenileyebilen kaynaklar ise orman, jeotermal kaynaklar, toprak ve havadır. Bu kaynakları belli zamanlarda ne kadar hunharca kullanmış olsak da geç bilinçlenmemizde dahi tekrar kendilerini toparlayabilmeleri adına fırsat tanıyabiliriz.

    Dünyanın enerji talebinin yüzde 80'i kömür, petrol ve gaz gibi fosil yakıtlardan sağlanıyor. Dünyada petrol rezervleri 2050, doğal gaz rezervleri ise 2070 yılına kadar bitecektir. Bu nedenle yeni enerji kaynaklarının kullanımı söz konusu olduğunda nükleer enerji bu ihtiyacı karşılamakta kullanılabilir. Ancak içlerinde en tehlikelisi olan bu enerji kaynağıdır ve Çernobil gibi etkileri uzun yıllarca sürecek olan kazalara yol açar. Nükleer santrallerde kullanılan radyoaktif maddeler ve radyoaktif atıklar doğaya karışabilir. Bu da hem hayvanlara hem insanlara hem de doğaya çok büyük zararlar verir. Çok büyük facialar ve kanser gibi çok ciddi hastalıklar yaygınlaşabilir. Bu sebeple oldukça zararlı ve risklidir. 

    Dünyada, havaya, toprağa ve suya milyonlarca ton zehirli kimyasal, yakıt gazları, lağım ve atık sular salan çok sayıda fabrika var. Herhangi bir türdeki bu tehlikeli atık (katı, sıvı veya gaz gibi) ozon incelmesine, küresel ısınmaya, toprak kaybına, insanlarda ve diğer organizmalarda sağlık sorunlarına yol açar. Çevre kirliliği doğanın temel fiziksel unsurları olan hava, su ve toprak üzerinde zararlı etkilerin oluşması ile ortaya çıkar ve canlıların hayati faaliyetlerini olumsuz yönde etkiler. Çevre, bize geçmişten kalan bir miras değil; korunması, geliştirilmesi ve gelecek nesillere en güzel şekilde devredilmesi gereken bir emanettir. 

Özlem AKKAYA


KULLANILAN KAYNAKLAR 

Atalay, İ. (2011), ‘Genel Coğrafya’ ,(İzmir: Meta Basım Matbaacılık). 

Bozkurt, O. (2014), ‘Çevre Eğitimi’ , Pegem Akademi, Baskı:4, Ankara. 

Erdoğan,İ. & Ejder,N. (1997), ‘Çevre Sorunları'. Ankara: Doruk Yayımcılık.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR ÇEVRE SORUNU OLARAK: KÜTLE HAREKETLERİ

SEL & TAŞKIN, KURAKLIK ve FIRTINA

EROZYON ve KONTROL YÖNTEMLERİ